26 Ağustos 2007 Pazar

Bu yazı Cemaattekilere

Adonun samimi olduğu zamanlar vardı,hepimizin çok samimi olduğu zamanlar vardı. Adonun akademide tebliğ yapması, evden okula yürümesi bütün parasını tebliğe harcaması…Bunların hepsinin yalan olduğuna inanmak çok zor.Ayrıca kendimden biliyorum o zamanlar çok samimiydim.Peki ne zaman ipin ucu kaçtı?1-cinsellik2-paraKuran da bütün elçiler sizden bir ücret istemiyorum diye geliyorlar(ve istemiyorlar) ama Ado ücret istemiyorum diyor ama istiyor.İnfağın dinin temeli doğru, ama 500 milyona çalıştığım zamanlar oldu bir çok bacının da…O paraları karıya kıza mı harcamak gerekirdi…Veya Adonun kıçının altındaki 4.000Euroluk yastıklara 25.000 Euroluk halılara, 250.000Euroluk hamamlara…Hz. Süleymanın sarayı yaptığı gibi tebliğ amacıyla güzel evler saraylar yapılabilir, mescidlerde en güzel kıyafetler takılar giyilir,nişanlı güzel atlar da hazırlanır. Bunların mantığını zaten anlıyoruz.Oysa sırf kendisini girebildiği saray,misafirleri de dışarıda ağırlıyorsa çok mantıklı değil.Lüks mobilyalar bir tek onun keyfine hizmet ediyorsa Kuran mantığının dışında olur.Yani şöyle düşünün Hz. Süleyman saray yapmış ama kirlenmesin diye kimseyi almıyor, bi tek kendisi karı kızla takılıyor…Bunlar paranın harcandığı yerler peki ya bulunma yolları?“Babanın parasını alsan bişi olmaz zaten senin” bu tokatlamaya başlama anı…Akrabanın malı da helal…Sonra dışarıdaki yabancının malı da…Kandırıp tokatlayabilirsin…Zaten İslama harcıyacağız…(yani senin fıtıklı çükünün keyfine)Peki kızlar kitabı reddediyorsa helal saydığın oral ve anal ilişki, sonra nasıl müslüman kızlara da uyguladın.Kendine kız getirmek için tüm cemaati seferber etmek de nesi?….İçerideki bütün bacılar,cariyeler,kızkardeşler,erkek kardeşler ne olur Allah rızası için dinleyin ve düşünün…Cemaatin ana faaliyeti Adoya karı bulamak ve keyfi için uğraşmak değil mi?Kitap ve filmler bile amacından sapıp sadece onun mehdiyetini ispata çalışmıyor mu?El insaf yahu?Hani Mehdi mehdiyim demezdi?Daha nasıl denir…Adoya niye soru sorulmuyor?Her şey kağıtta gidip geliyor?Size Adonun yıllarca sizi…bizi yönetebilmesindeki sırrı söyleyeyim mi?Bacıları kardeşlerle,cemaattekileri dışardakilerle,kimseyi kimseyle konuşturmaması…Bu olayın başında her şey konuşulur tartışılırdı.Artık fikirleri söylenemediği,düşünce suçu sayılan bir cemaatte yaşıyorsunuz.Düşünmek yasak,araştırmak yasak,konuşmak yasak…Sadece izin verilenleri konuşup örnek veriyorsunuz…Adonun fikirlerine delil getiriyorsanız ne ala…Aksi ise fitne sayılıyor.Birbirinizi korku güven haberi mantığıyla ispiyonlayarak daha başlamadan her düşüncenin başını ezen bir mekanizma da kurmuş.Ado resulse bir çok şey doğru olabilir, o zaman ben de misal veriyorumdur…Ama ya değilse…O zaman resul olmadığı halde öyle davranarak safatoriklik yapıyorsak?Kurana bakmak lazım:Peygamberlere sapıklık suçlaması yapılıyor-Ado yada yapılıyor,ama Ado sapık peygamberler değil.Peygamberlere çıkar suçlaması yapılıyor-Adoya da,ama peygamberler her şeyi Allah rızası için yapıyor Ado kendi keyfine.Peygamberler deli deniyor-Adoya da ama peygamberler değil,Ado ise raporlu deli-Yanlış anlamayın terelelli diil saplantılı-Kısaca Peygamberler yapılan suçlamaları mumin alameti olarak alıyor bunları da öyle alacak biliyorum ama dışarıda ki her deli kendisini peygamber ilan ederse, ya her sapık bunu yaparsa ne olur.Her şeyden önce bütün taşların yerine oturması lazım,Adonun her yaptığı yanlış demiyorum zaten sorun da bu… Başta yaptığı bir çok şey doğru ve samimi, ama yine Kuran mantığıyla bakalım Samirinin yaptığıda bu değilmi gerçeğin içine sadece bir avuç katması…Kuran yeterli mantığı-ki Ado Edip Yüksel den arakladı-Adonun en kuvvetli silahıydı. Bir de Allah rızasının en çoğu-ki Adoda artık esamesi okunmuyor, sadece bacıları evliliğe ikna ederken kullandı-Kuranın şifreleriydi,ve samimiyet ki artık o da yok.Ne olur iyi düşünün!Bir çok kişi artık dışarıda birşey yapamayacağı için çaresizlikten cemaatte kalıyor.Bir kısmı da buradan sebepleniyor geçiniyor. Sapık duygularını tatmin eden Adoya yalakalık millete zulum yapan Adonun maşaları da var tabii.Ama en önemlisi hala samimi bir çok insan var inanıyorlar-ki onlar tutuyor bu topluluğu birarada-samimiyetle.Kuran bu sözlerle dolu:Akletmezmisiniz?Düşünmezmisiniz?Lütfen akledin ve düşünün.
ADNAN HOCA ADNAN OKTAR OKTAR BABUNA SAHTE MEHDİGÖKALP BARLAN TARKAN YAVAŞ SEDAT ALTAN ALTUG BERKER BAV BİLİM ARASTIRMA VAKFI anti tanler lezbo evrim teorisi dava iftira şiko didem ürer alev ceylan özgül cariye seks tuzaği iftira

Mehdi Ne Zaman Gelecek

Fıtık hoca kendisini mehdi olarak göstererek bir çok insanı kandırmaktadır. Bu insanların ortak özelliği dini bir geçmişlerinin olmamasıdır. Bu nedenle uydurma, yalan yanlış her şeyi din zanneden bu insanlar fıtık hocanın mehdi konusundaki yalanlarına kanarlar.Bu yalanları aralarında sorgulama ve tartışma şansları yoktur. Bunu yapmaya kalktıklarında itibarlarını kaybedeceklerini bilirler. Böyle muhalif bir ses gördüğünde hoca onu aşağılayarak sürer.Bu yüzden kimse çıkıp da “hocam siz bize mehdi 91 yılında gelecek dediniz gelmedi, 95 yılında gelecek dediniz gelmedi, 99 yılında dediniz gelmedi, 2001 dediniz gelmedi, 2007 dediniz yine gelmedi. Şimdi 2013 diyorsunuz. Niye durmadan yalan söylüyorsunuz? Bu yalanlarla bu kadar insanı din adına kandırıp lüks yaşamınızı neden finanse ediyorsunuz diye” sormaz. Daha doğrusu soramaz.Çünkü Fıtık hoca mehdidir ve ne dese yeridir. Hikmetinde sual olmaz.Hoca aslında tipik bir sahtekardır. İnsanların dini duygularını sömüren bir asalaktır. Durmadan yalanlarla kendi siyasi iktidarını korumaya çalışır. Hasan Mezarcının İsa olduğuna inanan insanların olduğu ülkemizde maalesef Fıtık hocanın mehdi yalanlarına da inanan bir çok insan vardır.Umarım bir gün bu insanlar uyanır, kendilerini hem maddi hem de manevi olarak sömüren bu asalaktan kurtulurlar. Bu asalakta umarım layık olduğu yere girer.Kızların yaşadıklarını yazan anne çok güzel tespitlerde bulunmuş. Bu asalağa karşı mücadeleyi orada sömürülen zavallı insanlar yapamaz. Devletimiz ancak kendi insanını koruyabilir. Zaten devletin de işi budur. Bu çeteye liderine karşı bu insanları korumak da yine devletimizin işidir. Devletimizi kısa zamanda görevini yerine getirir.2 Yanıt “MEHDİ NE ZAMAN GELECEK…?Ey ehli cemaat biliyorsanız söyleyin”

Hocanın Mucizeleri

Peygamberler Kuran’da hep kendilerinin sıradan insan olduklarını vurgularlar. Bu şekilde insanların Allah’a yönelmeleri sağlanır. Fakat hoca kendisini insan üstü bir varlık gibi gösterme çabası vardır. Kendisine menkibeler üretir. Bunlardan bir tanesi Karınca mucizesi. Bunu D. Ü isimli kızla birlikte planlamıştı. Ben buna aralarındaki konuşmaya şahit olduğum için biliyorum. Onlar insanları kandırmak için plan yaparken, ben de kulak misafiri olmuştum. Mutfak tarafında konuşuyorlardı. Ben de kapının diğer tarafında olduğum için beni görmediler. Daha sonra kızlarla hoca bir araya geldik konuşurken, D. Ü. İçerinden gelip karıncaların banyoyu bastığını söyledi. Hoca da git onlara söyle hocamız gelince sizi öldürecek dedi. Bir süre sonra D. Ü tekrar kontrol için banyoya gittiğinde karıncaların gittiğini söyledi. Bu mucize diye anlatılmaya başlandı. Süleyman peygamber nasıl karıncalara söz geçiriyorsa, hoca da söz geçirdiği ballandıra balandıra anlatıldı. Oysa tümü uydurmaydı ve D. Ü. İle tezgahlanmıştı. Bu benim ayrılmamı hazırlayan süreç oldu. Tepki almamak için yavaş yavaş ayrıldım. Fakat yine de benimle uğraşıp iftira attılar. İşte Hoca nın mucizesi böyle bir şeydir. Tümüyle yalancı bir insandır. İnsanları kandırmak için böyle olaylar uydurur. Cinin olduğunu söylemesi de böyle bir uydurmadır. Başkasından duyduğu şeyleri cinlerden öğrendim diye başkasına anlatır. Hocamız bak nasıl bildi diye de yardakçı kızlar bunu birbirine aktarır. Oysa ortada tam bir balon var.

Sahte Mehdinin Özellikleri

Sahte mehdinin en büyük özelliği yalancı olmasıdır. Her konuda herkese yalan söyler- Sahte Mehdi yapmadığı şeylerle övünür kendisini büyük göstermeye çalışır. Örneğin yazmadığı kitapların yazarı kendisiymiş gibi göstermeye çalışır. Oysa bu tamamen yalandır.- Sahte mehdi ruh hastasıdır. Hezeyanlarıyla kendisinin kutsal bir şahıs olduğuna inanır etrafındakileri de buna ikna eder.- Sahte mehdi kendi menfaati için her türlü olaya girer. Lüks içinde yaşamını infak edilen paraları sömürerek sağlar.- Sahte mehdi despottur. İnsanları döverek yada manevi cezalandırarak yıldırır. Bu şekilde kendi iktidarını tartışılmaz kılar. Tam bir diktatördür. Eğer kendi kararlarını tartışmaya açsa, hiç birisini açıklayamayacağını bilir.- Sahte mehdi infak edin diye insanlardan para toplar. Fakat bununla yurtdışında kadın getirir. Bu şekilde yaptığı israfları da despotluğuyla kapatır.- Sahte mehdi kendisini büyük göstermek için mucizeler uydurur. Mesela cinim var der, olmadığı halde. Yada karıncalara söz geçirdiğiyle ilgili yalan senaryolar tezgahlar. Bunu inandırıcı kılmak için, içerideki yancılarını kullanır.- Sahte mehdi tam bir balondur. Bilgisiz cahil bir insandır. Televziyonda saçmalar, sonra çıkar bunu başarı hikayesi diye anlatır. Oysa girdiği panikten dolayı bardağı elinden bırakamamış, heyecanından dolayı sürekli kuruyan ağzını ıslatmaya çalışmıştır.- Sahte mehdi obezdir, ama bunu heybetli diye pazarlamaya çalışır.- …..Devam edecek

KIYAMET ALAMETLERİ UYDURMASI, SAHTE MEHDİLER, SAHTE MESİHLER

KIYAMET ALAMETLERİ UYDURMASI, SAHTE MEHDİLER, SAHTE MESİHLERKuran’da dünyamızın da bir sonu olduğu söylenir. Dünyamızın sonu ve bundan sonra başlayan süreç “saat” veya “kıyamet” olarak tarif edilir. Kıyamet alametlerinden kasıt da bu oluşuma yakın zaman diliminde olacak olaylardır. Dolayısıyla bu olayları görmek kı-yametin yakın olduğunun habercisi olacaktır. Kuran’da olmayan izahların halka nasıl yutturulduğunu ve din adına uydurulan hurafeleri gösterebilmek için bu bölümde “ Kıyamet Alametlerini” işleye-ceğiz. Kıyamet alametlerini işlerken ilk önce Kuran’da hiç geçmemesine rağmen gerçekleşmesine inanmanın İslam’ın şartı, inanmamanın kafirlik olarak ilan edildiği konulardan 1- Mehdilik, 2- Deccaliyet, 3Hz. İsa’nın yeniden gelişini işleyeceğiz. Daha sonra ise Kuran’da bir iki ayette bahsedilen, fakat hadislerde yüzlerce yalanla şişirilen konulardan 4- Yecuc-Mecuc ve 5- Dabbe konularına değineceğiz.MEHDİLİK VE DECCALİYETMehdi kıyamet alametleri içinde en popüler olan, hakkında en çok hadis uydurulan ve en çok istismar edilen karakterdir. Hadisler kullanılarak oluşturulan bu karakterin kıyamete yakın dünyaya ge-leceğine, herkesi yenip dünyaya hakim olacağına, daha sonra gelecek Hz. İsa ile buluşup dünyayı yöneteceğine, bunları gerçekleştirmek için ise Deccal ile savaşacağına inanılır. Hadislere göre Mehdi kadar, Mehdi’nin talebeleri de üstün yeteneklere sahip sıra dışı kişilerdir. Tüm bu yeteneklere sahip olabilmek, kendi şeyhinin, ken-di liderinin Mehdi olduğunu ispat edebilmek için binlerce hadis uydurulmuştur. Bu yüzden Mehdi’nin dış görünüşü hakkında, yapacakları hakkında, çıkacağı yer hakkında birbiriyle çelişen birçok ha-dis vardır. Mesela bir hadise göre Mehdi Şam’dan çıkacakken, di-ğerine göre Kufe’den, bir diğerine göre İstanbul’dan, bir başka hadise göreyse Medine’den çıkacaktır. İlk nesiller kendi şeyh ve liderini Mehdi çıkarmak için o kadar çok hadis uydurmuşlardır ki son-raki nesillerin hadis uydurmasına gerek kalmamıştır. Bu nesiller de kendi liderlerine uyan hadisleri doğru kabul etmiş, diğer hadisleri yorumla saptırmış veya yalanlamışlardır. Örneğin liderleri küçük burunluysa, “Mehdi küçük burunludur” hadisini kabul etmişler, Mehdi’nin gaga burunlu olduğuna dair hadisleri gözardı veya inkar etmişlerdir. Bu yüzden İslam aleminde Mehdi enflasyonu yaşan-mıştır. Şu anda Mehdi sanılan bir dîni grup lideri var mı diye sorulabilir. Buna cevabımız “Acaba hangi grup kendi liderini Mehdi sanmıyor ki!” şeklindedir.HER TARAF MEHDİ KAYNIYORGerek Türkiye’deki, gerek İslam alemindeki gelenekçi cemaatleri iyi tahlil etmemiz için Mehdilik olgusunu iyice kavramamız gerekmektedir. Biz Türkiye’deki bizce en büyük olan on geleneksel İslami cemaati bir kenara yazdık ve sonra bunların hangisinin şeyhini, liderini Mehdi zannettiğini araştırdık. Sonuçta tamama yakı-nının kendi şeyhini, liderini Mehdi sandığını gördük. Bu da gerçek manada İslami cemaatleri kavramak için Mehdiyet olayını bilmenin ne kadar önemli olduğunu göstermektedir. (Unutmayın ki cemaatlerin büyük bir kısmı Mehdiyet konusunda açık konuşmaz. Bu konuyla ilgili bilgileri kendi içine girenlere bile hemen açıklamazlar.Birçok cemaatte bu bilgileri açıklayan şeyhin kendisi değil, onun en yakın halkası olmaktadır.) Hadislerde Mehdi’nin kendisinin bile Mehdi olduğunu söylemeyeceği de nakil edilir. Cemaatler bu hadisi liderlerinin Mehdiyetini gizlice, kulaktan kulağa, basının ve diğer kuruluşların önünde belli etmeden yaymalarının daha iyi olduğuna işaret kabul ederler. Mehdiyet bir cemaate büyük bir kuvvet verir. Liderinin; 1400 yıl önce tarif edilen, bazı Peygamberlerle eşit üstünlükte olan, dünyaya hakim olacak kişi olması, liderin müritlerinde çok güçlü bir bağlılık oluşturur. Bu bağlılıkla müritler tüm enerjilerini, tüm paralarını, tüm olanaklarını şeyhin eline teslim ederler. Şeyhin hiçbir lafını tartışmayı bile düşünemezler. 1400 yıl önce hadislerle müjdelenmiş, dünyayı fethedecek Mehdi’ye karşı gelmek kimin haddine düşmüştür? Liderini Mehdi diye yüceltenler, Meh-di’nin talebeleri olma vasfıyla 1400 yıl önceki hadislerde müjdelendikleriyle uyutulurlar. Mehdi’nin halife olacağına dair izahlar, grup liderlerinin uzun vadeli ayaklanma, darbe gibi organizasyonlarla halifeliğe oturtulması gerektiğine dair planları da düşündürür. İslam tarihi kendini Mehdi sanıp ayaklanmalar çıkartmış ve yüzlerce kişinin ölümüne sebep olmuş şizofrenlerin örnekleriyle doludur. (Kubilay vakasında olduğu gibi)ÖLÜ DİRİLTEN DECCALDeccal ise Mehdi’nin savaşacağı kişidir. Şeyhini Mehdi ilan edenler şeyhine karşı çıkan veya şeyhin yaşadığı devirde karşı fikirlere sahip bir kişiyi Deccal ilan ediverirler. Böylece Mehdiyete hizmeti ibadet sananlar, Deccaliyetin ordu veya fikir sistemiyle savaşı da ibadet sayarlar. Hadislerde bir Mehdi, bir Deccal tarifi varken binlerce kişinin Mehdi ve onlara karşı binlerce kişinin Deccal ilan edilmesi konunun nasıl zıvanadan çıktığını gösterir. Deccal hakkın-daki hadislerde Deccal’in cenneti ve cehennemi olduğu, ölüleri di-rilttiği, alnında kafir yazdığı, kör olduğu, yeryüzünde gelmiş geçmiş en büyük fitne olduğu anlatılır.Örneğin Türkiye’deki Nurculuğun kurucusu Said Nursi, kendisini Mehdi’nin öncüsü bir Mehdi olarak göstermektedir. Eserlerinde kendine ve yazdığı kitaplara Mehdiyet vazifesinin en önemli safhasını yükleyen Said Nursi, Deccal olaraksa Atatürk’ü gösterir. Kitabında uydurmalarla dolu hadisleri nasıl Atatürk’e uygun bir şekilde yorumladığına şahitlik edebilirsiniz. Hadiste “Deccal’in alnın-da kafir yazar.” denir. Said Nursi bununla şapka giyilmesini anlar. Hadiste uzun bir eşekten bahsedilir, Nursi bununla treni anlar. Deccal’in Cennet ve Cehenneminden ise Cumhuriyet döneminde tertiplenen eğlenceler ile cennet, muhalefetin hapse atılmasıyla, vb. Cehennem anlaşılır. (Said Nursi, Risale-i Nur Külliyatı, Şualar, 5. Şua) Türkiye’deki en büyük Ehli Sünnet cemaatin lideri böylece Deccal’i bularak kendi Mehdi’liğini iyice tasdik eder. Said Nursi ölünce bölünen Nurcu cemaatlerin başına gelenlerin en önemlileri de bu cemaatlerdeki kimi şahıslarca Mehdi sanılmaktadırlar. Tür-kiye’nin ikinci büyük cemaati Süleymancılık da kurucusu Süleyman Hilmi Tunahan’ı Mehdi kabul eder. Deccal hakkındaki görüşleri ise Nurcular ile aynıdır. Süleyman Hilmi Tunahan’ın mirasçısı da ayrıca Mehdi sanılır. Türkiye’deki en büyük tarikatların kurucuları ve sonraki birçok vekil için de manzara pek farklı değildir. Bu cemaatler değişik Mehdi alternatiflerine karşı Atatürk’ün Deccalli-ğinde neredeyse söz birliği yaparlar. Bunun en önemli sebebi Sun-niliğin en kutsal kurumu olduğuna inandıkları halifeliğin Atatürk tarafından kaldırılmasıdır. Oysa Kuran’da ne halifelik diye bir müessese anlatılır (30. Bölüm’ü okuyunuz), ne şapka giyenin kafir ol-duğu söylenir… Tüm bu Mehdi, Deccal çıkarımları ve bununla ilintili yorumların Kuran ile alakası yoktur.Kuran’ın Mehdi ve Deccal hakkında ne dediğinin cevabı koca bir hiçtir. Yani Kuran’da tek bir ayette bile geçmeyen bu karakterler yüzünden binlerce Mehdilerin peşine düşülmüş, birçok gele-nekçiliğin düşmanı Deccal diye lanetlenmiştir. Binlerce kişinin kanı dökülmüş, adeta bir İslam mitolojisi oluşturulmaya çalışılmıştır. Her devirde gelecekmiş gibi beklenen Mehdi kişileri tembelliğe itmiş, birçok Mehdi bekleyicisi kendi ürettikleriyle kurtuluşu araya-caklarına, kurtuluşu gelecek Mehdilerden ummuşlardır. Ayrıca mezhepçiler, içinde bulundukları zayıf, hükmedilen,bilimsel olarak geri durumun günahını da kendilerinde arayıp kendilerini düzelteceklerine, uydurma Deccallere suçu yükleyip kurtulmuşlardır.

Niye Kızları Anne Babalarına Küfür Ettiriyor

Fıtık hocanın davasından birkaç gün önce davayı takip eden şikayetçi anne ve babaların çocukları evlerini arayıp, ebeveynlerine ağza alınmayacak küfürlerle saldırdılar.Fıtık hoca anne ve babalara bol bol küfür ettirdi.Bunu sadece basit hakaret olarak değerlendirmemek lazım. Hocanın buradaki hedefindeki kişiler aslında aileler değil. Bizzat bu telefonu eden kızlardır.Fıtık hoca kızların kendi kontrolünden çıkmasından endişe ediyor. Bu şekilde küfürlerle ailesiyle arasını tamamen açmaya çalışıyor. Yaptığı küfürlerle ailesinin kızlarından nefret etmesini sağlayıp, ileride tekrar evlerine dönme imkanını ortadan kaldırmak meczubun buradaki amacı.Hoca anne ve baba sevgisini bilmiyor. O evladın b olayla silinmeyeceğini düşünemiyor. İstediği kadar küfrettirsin, anneler çocuklarına hep sahip çıkacaklar. Biliyorlar o sözleri özgür iradeleriyle değil, ancak ruh hastası bir kişinin yönlendirmesiyle yapıyorlar.Bir diğer nokta da bu küfürlerin hepsi bir gün Fıtık hocaya ödetilecek. Din adına ortaya çıkıp insanları sömürmenin karşılığını hem bu dünyada hem de ahirette görecek.

Obez Adonun Psikolojisi

İnsan neden yalan yere masum bir insanı suçlar? İftira atmak iftiracıya nasıl bir haz verir? Nedir bu kuru iftira dedikleri? Yoksa iftiranın kökeninde müfterinin bizzat kendisi mi vardır?İftira atmak yani asılsız suçlamalarla bir insanı incitmek, zor duruma düşürmek, onurunu zedelemek, aşağılamak ve insanların gözünden düşürmek, maddi manevi ona zarar vermek çok çirkin bir davranıştır.İftiranın kökeninde bilinçaltındaki intikam duygusu yatar. İftiracı kendisini inciteceğini umduğu suçlamaları, özellikleri, ithamları iftira attığı kişiye yakıştırır daha doğru bir tabirle yapıştırır (!) “çamur at izi kalsın” mantığıyla karalamaya çalışır. İftira atmak bir insanı incitmenin, onun inandırıcılığını ortadan kaldırmanın en sinsi ve çirkin yoludur. Üstelik atılan iftira bir ayna gibi kişinin bilinçaltını yansıtır. Bastırdığı duygularını, gizlediği suçlarını, günahlarını, hırslarını ve hayallerini yansıtır. Evet iftiralar hayalleri yansıtır çünkü bunlar karşıdaki insanı görmek istediğiniz şekilde tasvir eden asılsız suçlamalar başka bir deyişle hayallerdir.Kuşkusuz iftira atmak insanoğlunun sahip olabileceği en kötü alışkanlıktır. Evet iftira bir tür alışkanlıktır. Bazı insanlar iftira atmaktan tarifsiz bir zevk alırlar. İftira, bastırılmış duygularının dışavurumu gibidir, onları zehir akıtır gibi rahatlatır.Kuran’da Peygamberlerin zaman zaman iftiraya uğradıklarından söz edilmiştir. Bunlardan biri Yusuf Suresin’nde anlatılan Yusuf Peygamber’in uğradığı iftiradır. Hz.Yusuf, onun çarpıcı güzelliğine kapılan evinde kaldığı efendisinin eşi tarafından taciz edilmiş onun zina teklifine karşılık vermeyince bu hanımın iftirasına maruz kalmış ancak Allah’ın haram kıldığı bir şeye yeltenmektense zindanda yıllarca kalmayı tercih etmiştir.Burada kadının Hz.Yusuf’a attığı iftira aslında bizzat kendi işlediği suçtur, sanki Yusuf Peygamber’e yaklaşan kendisi değilmiş gibi bu suçu ona atmaktadır. Bu da iftiranın psikolojik bir savunma, hedef saptırma hatta bir tür kamuflaj olduğunu göstermesi açısından çok çarpıcı bir örnektir.Masum kadınlara atılan iftira ise, Kur’an’ın yasakladığı kötü davranışlardan biridir. Peygamber Efendimiz’in tertemiz eşi Hz.Ayşe’ye de zina suçu atılmış, ancak Allah O’nu vahyettiği ayetlerle temize çıkarmış ve tüm müminlere zina suçu atmanın günahını bildirmiştir.İftira, iftiracının iftira attığı kişinin masumiyetinden, dürüstlüğünden ve inandırıcılığından korktuğunun, çekindiğinin çok açık göstergesidir. İftira bu anlamda bir tür psikolojik savaş yöntemi olarak karşımıza çıkar. Bir insanı susturmanın, konuşsa da sözlerinin tesirini azaltmanın yolu o insanın inandırıcılığını zedelemek yani ona en olmadık iftirayı atmaktır. Buradaki amaç şudur; “öylesine uzak bir yalan atmalı ki bu kişi kendini savunurken dahi bu çamura saplanıp kirlensin”. Peygamberler de gönderildikleri kavimleri Allah’ın emirlerini yerine getirme konusunda uyarıp onlara ahiretin varlığını hatırlatırken, onlara karşı çıkanlar türlü iftiralarla bu mübarek insanları toplumun gözünden düşürmeyi hedeflemişlerdir. Bunun gibi politikacılar, sanatçılar, halka mal olmuş insanlar, başarılı iş adamları ve iş kadınları, “meyve veren ağacı taşlarlar” misali zaman zaman iftiraya uğramaktadırlar. Oysa atılan iftiralar daima iftirayı atanların ayna misali kendi bakış açılarını yansıtmaktadır. Örneğin dolandırıcılık yapan veya buna niyet eden biri karşısındaki herkesin böyle bir kartı olduğu fikrine kapılarak onu dolandırıcılıkla suçlar. Ya da gayri ahlaki bir hayat süren bir insan ister istemez bu hayat anlayışını iftiralarıyla açığa vurur. Kaldı ki “yansıtma” çok bilinen bir psikolojik savunma mekanizmasıdır.Unutulmamalıdır ki; “güneş balçıkla sıvanmaz”, yalan ve iftira ile kurgulanmış bir hayat mutlaka açık verir, çelişkilerin ve detayların içinde boğulur ve bu çirkin sözler iftira atanın kendisine döner, ayağına dolanır. İftirayı atmak kadar, bu asılsız sözleri yaymak ve şahit olmadan, hiçbir bilgiye dayanmadan bir yalana çanak tutmak Allah Katı’nda da çok büyük bir suçtur. Allah tüm inananları bu konuda uyarmıştır. Yazıma Allah’ın bu hikmetli sözleriyle son vermek istiyorum…O durumda siz onu (iftirayı) dillerinizle aktardınız ve hakkında bilginiz olmayan şeyi ağızlarınızla söylediniz ve bunu kolay sandınız; oysa o Allah Katında çok büyük (bir suç)tür. Onu işittiğiniz zaman: “Bu konuda söz söylemek bize yakışmaz. (Allah’ım) Sen yücesin; bu, büyük bir iftiradır” demeniz gerekmez miydi? (Nur Suresi,15-16)